23 Aralık 2013 Pazartesi

Boğaz'da bir Pazar Kahvaltısı :)

İş yoğunluğu dışında bir de evdeki bilgisayar arızalanınca bir süre blog yazamaz duruma geldim. Ama artık blog yazmaya yeniden başlıyorum diyebilirim:)

Geçtiğimiz Kasım ayında sürpriz amaçlı bir Pazar kahvaltısı hazırlamak istedim, fakat sürekli gidilen bir yer olmaması farklı olması için de araştırmalar yaptım. 

11 senelik arkadaşım sayesinde Divan Bebek'te karar kıldım ve güzel bir Pazar kahvaltısı için nişanlımı da alıp yola çıktım:)

Öncelikle fiyat konusunda tuzlu olduğunu belirtmeliyim. Sürpriz olduğundan burada fiyatı paylaşamıyorum, ancak çoğu yere göre biraz ortalama üzerinde kalıyor. Peki yüksek fiyata değer mi bir bakalım? :)



Divan, Bebek'te Starbucks ile Tarihi Bebek Kahvesi arasında kalıyor. Hafta sonu için önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Rezervasyon yaptırsanız da saat 11.00'i geçirdiğinizde rezervasyonunuz otomatik olarak iptal oluyor. Kahvaltı 13.30'a kadar sürüyor. 


Açık büfe kahvaltı da aslında çok fazla çeşit yok. Ama olan çeşitler çok lezzetli. Her şey tertemiz ve düzenli. Garsonlar çok ilgili ve tabii boğaz manzarası müthiş.

Daha uygun fiyatlı yerlerle karşılaştıracak olursak, evet Divan'da çeşit olarak çok büyük bir fark yok. Manzara, lezzet, ortam düzeni, temizliği ve garson ilgisine para veriliyor. Az masa var, sakin ve rahat bir ortam. İnsana huzur veriyor.


Ama bunca şeye rağmen değer mi derseniz, gelin deneyin. Yine de pişman olmayacaksınız :)




  1.                                             Adres: Bebek Mah., Cevdet                                                        Paşa Cd 28/A                                                             Bebek/İstanbul - Avrupa
                                          Telefon:(0212) 263 2973


Bol keşifli günlere...
SED.

18 Eylül 2013 Çarşamba

Dragos Musiki Derneği 2013 - 2014 Yılı Açılışı

Maltepe Yalı Mahallesi'ndeki Dragos Musiki Derneği özellikle son 2 yıldır etkinlikleriyle ve başarılarıyla çok göz önünde... Özellikle korodaki kişilerin renkli ve eğlenceli kişilikleri içinizi açar durumda... 

Komşudan da öte ailemizden birileri gibi olan Hafize Teyzem ve Gül Ablam sayesinde bu etkinlikleri bizler de görebildik. Ve bu yılki dernek açılış etkinliğine ben de katıldım :)

İşte dün akşamdan görüntüler ve dernek hakkında kısa bilgiler...Kimbilir belki siz de hayatınıza müzikle renk katmak istersiniz :)







Öncelikle dernek hakkında bilgilerle başlayalım...

- Dernek 15 Nisan 2011 yılında kuruldu.

- Kurulduktan sonra ilk 13 ay içerisinde 7 yurt içi, 4 yurt dışı büyük konser ve mini konser etkinlikleriyle toplam 27 etkinlik gerçekleştirdi.

- Derneğin öncelikli amacı Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği'ni genç kuşağa sevdirmek.

- Pekçok sosyal sorumluluk etkinlikleri düzenledi (Kanserli Çocuklar Vakfı, Van Depremi'ndeki depremzedelere yardım, Urfa'da bir köy okuluna kütüphane kurulması vb.)

- Yurt dışında Kıbrıs Girne'de, Yunanistan'da Selanik ve Yassıköy'de, Almanya'da Bad Betheim'da vb. etkinlikler gerçekleştirdi.

- Sanatın diğer dallarından yağlıboya resim ve fotoğrafçılık etkinlikleri de düzenledi. 2 Haziran 2012'de Caddebostan Kültür Merkezi'nde 1 hafta süren resim ve fotoğraf sergisi açtı.

- Derneğin web sitesi adresi; http://www.dragosmusikidernegi.org.tr/index.php

- Facebook'tan da etkinlikleri takip edebilirsiniz.

- Derneğin iletişim adresi; Yalı Mahallesi Mareşal Fevzi Çakmak Caddesi 41 / 2 (Yeni Sağlık Ocağı yanı) Maltepe. Telefon; 0216 383 72 83.





- Dernek Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Taştanoğlu.


 
- Derneğin 2013 - 2014 yılı açılışı 17 Eylül 2013 Salı akşamı saat 18.30'da gerçekleştirildi.






- İstiklal Marşı ile açılış yapan dernek sonrasında gelen misafirlerine güzel bir müzik ve yemek ziyafeti verdi :)


Müzik hayattır, hayattan alıntılardır... Hepimiz her tür müziğin içinde kendimizden bir şey buluruz... Bir bakıma bizleri yansıtır... Hüzün de verir mutluluk da... Hele sahneye çıkıp söylemek ayrı bir keyiftir... Bir de yurt dışında organizasyonlarla bu keyif tadılıyorsa... Uyumlu bir ekipse... Yapılan gezilerle, eğlencelerle sizi aktif kılıyorsa... 

Bence denemekte yarar var... İş, güç, İstanbul'un trafiği ve çeşit çeşit insanlarının verdiği yorgunluğu atmanın en eğlenceli ve en sanatsal yönü değil mi? :)



Bol keşifli günler :)

SED.






















14 Ağustos 2013 Çarşamba

Sonunda...ÇEŞME...

Bayram blogumda belirtmiş olduğum gibi bayram tatilimi Çeşme'de geçirdim nişanlım ve arkadaşlarımla... O kadar kalabalıktı ki her yerde 34 plakası görmekten kendimi İstanbul'da sandım da denebilir :) 1 yıllık aranın ardından Çeşme bana çok çok iyi geldi bunca kalabalığına rağmen... Ve en önemlisi önce İzmir'de açılan sonra da şanslarını Çeşme Alaçatı ve Alaçatı Port'ta da deneyen Tren ile Öküz beni benden alan iki mekan :)

Çok fazla ön açıklama yapmadan fotoğraflarla Çeşme diyelim... Ben sabırsızlanıyorum, haydi başlayalım :)

Bayramın 1. günü malum çalıştığım için ancak akşamüstü saat 16.00'da yola çıkabildik. Trafik genel olarak rahat olsa da Yalova'da yaklaşık 1 saat kaybettik, çok yoğundu :( İzmir'e gece 23.00 civarı vardık. Artık memleketimdeydim çok mutlu huzurlu bir Çeşme hikayesi başlıyordu. Bornova'dan otoyola bağlandık ve tüm Çeşme yazan tabelaları takip ettik :)

Çeşme merkez'deki Eren Otel'e saat 00.00'a doğru ulaştık. Çeşme'de pansiyon dışında beş yıldızlı otellere para vermem, çünkü orada hayat dışardadır. Otellere tıkılıp kalmak yapılan en en saçma şeydir ! 

Eren Otel'e varır varmaz durur muyuz hemen hazırlanıp kendimizi dışarı attık. Ver elini Alaçatı Port ! 

Alaçatı Port'a vardığımızda Çeşme'nin ne kadar kalabalık olduğunu anlamış olduk :) Öküzün trene baktığı misali Öküz ve Tren barlarını keşfe çıktık:) Belki yaşım gereği bilmiyorum, fakat Tren ve Öküz'ün bu yazın Çeşme'deki tüm beachleri, geceleri sollayacak 2 yeni mekanı olduğunu söyleyebilirim.

Tabii yorgunluktan öldüğümüz için buradaki eğlencemizi saat 02.00'de sonlandırmak durumunda kaldık. Ama ben mekanlara hayranlığımla oradan ayrıldım... :)

Öküz'ün tek kötü yanı küçük olması... Kalabalıkla birlikte maalesef hava alınamaz bir ortam oluşuyor. Tren biraz daha ferah görünüyor. Her iki mekana da rezervasyonla giriş yapılıyor. Rezervasyon için diğer mekanlarda olduğu gibi "yer ayırtıp şişe açtırma" gibi durumlar yok ! Ama gece 00.00'a kadar giriş yapmanız gerekiyor, yoksa rezervasyonunuz otomatik olarak iptal ediliyor.



Ve mekanla ilgili bayıldığım son şey de "Slogan"ı :) "Kim bu öküz?" diye haykırası geliyor insanın :))

Bayramın 2. günü sabahı Dalyan Aya Yorgi Koyu'nda en sevdiğim yere, Kafe Pi'ye gittik hayatı Pi'ye almaya :) Saat 10.30 civarı orada olmamıza rağmen yoğunluk başlamıştı. Saat 12.00 civarı neredeyse bütün şezlonglar doldu. Şunu anladım ki bayramda Çeşme hınca hınç dolu :)
Kafe Pi'nin sabah 10.30'daki sakinliği... Fotoğrafta görmüş olduğunuz duş, özellikle çok iyiydi. Kolu ittirdiğiniz anda kovadan su boşalırcasına duş keyfi oluyor :) Ama tabii o da çocukların azizliğine uğradı, depolu sistem olduğu için sık sık deponun suyu bitti :)

Tüm kalabalığa rağmen deniziyle güneşiyle keyfiyle hayatı Pi'ye almak süperdi :) Tek kötü yanı yemek servisinin çok uzun zaman alması. İnsan gerçekten açlıktan ölebilir ! Bu da o kalabalığa az garson bulunmasından kaynaklanıyor ! O problem de çözüldüğünde bence en en iyisi olabilir Pi !

Kafe Pi'de öğleden sonra eğlence başlasa da en bombasını akşamüstü yaşattılar. Resmen bateri kurulmuştu ve darbuka şov vardı ! Öylesine eğlenceliydi ki, iskelede denize girmek isteyenler kalabalıkta sıra beklerken o kalabalık kayboldu ve herkes barın etrafına toplandı...Aya Yorgi Koyu'nda o gün o saatlerde en eğlenceli mekanın Kafe Pi olduğuna kalıbımı basarım :)

Bu arada Kafe Pi'nin bu yılki giriş ücreti 30 TL ! Biletinizle bir içecek alabiliyorsunuz.

Pi'deki eğlenceden kendimizi zar zor 18.30'da kopartabildik ve akşam için hazırlığa başladık. Akşam önce ne mi yaptık :)) Ben, Çeşme ve ne olabilir???

Eveeet ! Kumru diye haykırışları duyar gibi oldum :) Kumru benim için Kumrucu Şevki'de yenir ! Biz de akşam yine kendimizi Alaçatı'ya attık. Kumrucu Şevki o kadar kalabalıktı ki ama yine de yer buluruz ümidiyle bekledik (başka kumrucuya gitmem ! :)) Yeri de çabuk bulduk, süper kumru menülerimiz de geldi. Kumrunun verdiği mutluluk hissiyle her ne kadar Tren'e gitmek istesem de nişanlımın isteğini de yerine getirmek önemliydi. İşte bu yüzden rotamızı Aya Yorgi'ye Marrakech'e çevirdik...

Bu arada Kumrucu Şevki'de Süper Kumru + Kola = 14 TL :) bilginize...

Marrakech'te normalde rezervasyon yaptırmak gerekiyor ! 1 şişe açtırmak 500 TL civarında... Ama biz 00.00'a doğru gittiğimizden ve mekan sakin olduğundan giriş parasını ödemek yeterli oldu...Hemen bu noktada giriş ücretini de belirtelim... Giriş (1 içecek dahil) 40 TL ! Bu arada alkolle arası pek olmayan ama eğlenceyi sevenler için de önerim alkolsüz kokteyler...Alkolsüz kokteyler de 10 TL ! 

Mekan; ferahlığı, temizliği, eğlencesi, mimarisi açısından çook iyi bunu kabul ediyorum...Bence beach club olarak kötü, fakat akşam için mekan çok çok iyi... Ama yine de eğlence açısından Tren ya da Öküz'ü tercih ederdim :) Sanırım yaş 26 olunca ve için kıpır kıpırsa ağır mekanlar yerine eğlenceli ve salapur yerleri tercih ediyorsun :)


Bu da Marrakech'te eğlence daha başlamadan önceki karelerimiz :) Sabah 4'ü ettik. Yorgunluğumuza rağmen ve hatta Tren ile Öküz olamamasına rağmen yine de çoook eğlendim. En önemlisi nişanlım Burak'ın en çok istediği şeyi yerine getirmiş oldum. O mutlu ben mutlu :)

Ertesi gün, yani bayramın 3. günü Çeşme'deki son günümüzdü... Pazar akşamı çalışacağım için ve dönüş trafiği de çok yoğun olur işe yetişemem diye 3. günü yola çıkmaya karar vermiştik... 3. günü de denizle değerlendirip yola çıkmalıydık... Dönüşü düşündükçe içimiz buruklaştı ve buruk buruk Marrakech'e gittik. Aslında beach club olarak Marrakech'i hiç sevmesem de (çünkü çok küçük ve herkes aşırı dipdibe) temizliği açısından iyi olabileceğini düşündüm...

Bol güneşli (her ne kadar gölgede otursak da yandık:)) bol denizli bol müzikli bol dinlenmeli bir gün geçirdik. Bu arada yine belirtmeliyim gündüz giriş de 40 TL, fakat bu fiyata içeçek dahil değil ! Bu da bu yıla özel bir şey sanırım :) Kısacası Marrakech'ten çok zevk almasam da yine de her yerde her durumda mutlu olmasını bilen biri olunca insan, her şekilde zevkini çıkartıyorsun :)

Güzelliklerle dolu bir gün daha bitti ve saat 17.30'da otelimize dönüp eşyalarımızı alıp İstanbul'a doğru yola koyulduk.





Ve de Alaçatı'nın simgesi olan rüzgar güllerimizle vedalaştık :(

Sanırım herkes Cumartesi gecesi yola çıkmıştı ki Yalova'da yoğunlaşan trafik ve feribot sırası bizi mahvetti :) Saat 18.00'de yola çıkıp saat 02.30 civarı eve varmak da süperdi :)

Eğlenceyi, tatili, 1 günü bile değerlendirmeyi, İstanbul'un ve iş hayatının stresini atmayı, memleketime gitmeyi vb şeyleri çok seviyorum... Evet masraflı mı masraflı... Ama 3-4 ay önceden maddi yönden kendini ayarlamaya başlarsan tatilin tadını 1 gece bile olsa çıkartabiliyorsun...Yeterki eğlenmek iste tarzın olmayan bir mekanda bile sabahlayıp gecenin tadını çıkartabilirsin... Sevdiklerinle farklı yerleri tercih edin eğer yanınızdakiler değer nedir bilen insanlarsa bir gün sizin isteğiniz bir gün onların isteği yerine getirilecektir ve tatil keyfe dönüşecektir... Hayattan keyif almasını bilene her gün bayramdır... Herkesin geçmiş bayramı tekrar kutlu olsun :)

Bol keşifli günler :)

SED.


"Deliyi geç...Bir kere akıllıya her gün bayramdır ! Rahmetli canım dedem M. Orhan Aydın'ın sözü"






7 Ağustos 2013 Çarşamba

Şeker tadında bayram :)



Bir Radyo Trafik çalışanı olarak bayramın 1. günü ve bayram bitiminde Pazar günü çalışacağım için arada kalan zamanda tatil yapabileceğim... Bu yüzden de bugünden bayram blogumu yazıp sizlerle paylaşmak istedim :) Yarın akşam Çeşme'de çocukluğumun geçtiği en sevdiğim yerde olacağım ve bu sefer sizler için gezeceğim :) Çeşme'ye bu yıl gelen yenilikler ne ise hepsini sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum...

Herkese şeker tadında bir bayram diliyorum... Bayram sonrası görüşmek üzere... 

Herkese iyi, mutlu ve kazasız tatiller dilerim :)


5 Ağustos 2013 Pazartesi

İstanbul’da şehrin göbeğinde havuz keyfi...

Yaz aylarının bunaltıcı sıcağında benim gibi bayram tatilini ve yıllık iznini bekleyip İstanbul dışına çıkamayanlar için geriye havuz alternatifleri kalıyor.  Şehir içerisindeki otel havuzlarının temizliğine hiç güvenmesem de bu sıcakta insan serinleme ihtiyacı hissediyor. Siz de benim gibi havuz konusunda titizseniz buyrun, Marriott Hotel havuzuna yönelik bloga hoşgeldiniz :)

Nişanlım ve ben otel havuzlarını araştırmaya başladık. Bir liste yaptık, ikimiz için de en uygunu, en güveniliri Ataşehir Marriott Hotel oluyordu.

Marriott Hotel havuzuna ilk Temmuz ayında gittik. Çok memnun kaldık. Sonrasında şansımıza internette Marriott Hotel havuz girişi için indirim kuponu bulduk. İndirim kuponlarımızı aldık ve dün bir kez daha gittik. Öncelikle temizliğine 10 üzerinden 10 puan veriyorum. Şehrin göbeğinde ama şehirden uzaktaymış hissi yaratan bir otel olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.

Ve şimdi de fotoğraflarla otel havuzuna dair kısa notlar :)






Öncelikle bilmeyenler için Ataşehir Marriott Hoteli'nin adres bilgisini paylaşalım : Kayışdağı Caddesi No:1/1 Ataşehir - İSTANBUL  (Kozyatağı Carrefour'un arka yolunda kalıyor)

Burası otelin lobisi... İçeri girer girmez sağ tarafta havuza çıkan asansörü kullanabilirsiniz. Havuz, 3. katta spor salonu ve spa merkezinin bulunduğu yerde...



3. kata çıktığınızda asansörün tam karşısındaki danışmaya kimliklerinizi bırakıyorsunuz. Ödeme içeride spor salonunda yapılıyor.  

Hafta sonu Cumartesi günü için havuza giriş 100 TL, Pazar günü içinse 120 TL. Fiyatlar biraz ortalamanın 
üzerinde olduğu için Groupon'dan takip edebilirsiniz. Hatta şu anda da Marriott Hotel için indirim devam ediyor. Groupon'dan aldığınızda 59 TL'ye geliyor. Kısacası %50 indirimli...

Havlu ve isteğe bağlı olarak terlik de havuz girişinde veriliyor. Ayrıca tuvaletlerdeki dolaplara eşyanızı bırakabilmeniz için de anahtar alabiliyorsunuz. Bu noktada havluların da ciddi anlamda çok temiz olduğunu paylaşmalıyım :)

Tuvaletlerde dolap, soyunma kabini, 2 ayrı duş, 2 ayrı fön makinesi bulunuyor. Özetle, havuzdan sonra rahatlıkla hazırlanıp otelden çıkabilirsiniz.

Sadece sabahtan değil, öğleden sonra da güneşlenmek istiyorsanız fotoğrafta görmüş olduğunuz sağ bölümü (bar tarafında olan bölümü) tercih etmelisiniz.


Sigara içmeyenler için de sevindirici bir durum, havuz kenarında sigara içmek kesinlikle yasak ! Sadece üst katta (tuvaletlerin bulunduğu terasta) sigara içilebiliyor. 

Servis çok iyi, yemekler çok lezzetli. Yemek fiyatları 20 - 40 TL arası değişiyor. İçecekler de (alkolsüz) 5 - 15 TL arası değişiyor. Otelin havuzuna üye olmayanlar için yenilen içilen her şeyi anında ödemek gerekiyor.

Havuz için önceden rezervasyon yaptırmanıza gerek yok. Ama öğleden sonra kalabalıklaştığı için sabah 11.00 - 11.30 saatlerinde gelmek hem günü öldürmemek açısından hem de sakinlik açısından önemli. Saat 14.00'ten itibaren kalabalıklaşıyor. 

Çocuklar için çocuk havuzu da bulunuyor. 

Akşamüstü aynı beach club havasında su sporları, küçük yarışmalar veya çekilişler oluyor. Müzik ise tüm gün var. Sadece öğleden sonra daha hareketli müzikler çalıyor. 

Havlular çıkışta ya havuz kenarındaki ya da tuvaletlerdeki kirli sepetlerine atılıyor. 






Sözün özü, İstanbul'un merkezinde temizliğiyle, eğlencesiyle, yemekleriyle günübirlik stres atıp eğlenebileceğiniz bir yer... Bu da havuzun bir üst kattan (tuvaletlerin bulunduğu terastan) görüntüsü... Haydi siz de İstanbul'un merkezinde trafikten, stresten, gürültüden uzak bir tatil havası yaşayın :)

Bol keşifli günler :)

SED.


"Yaşamanın tadını çıkarmaktan korkana aptal derim. ALBERT CAMUS"






1 Ağustos 2013 Perşembe

Boncuklarımla hayat oh ne güzel :)

Uzun zamandır blog yazmayı düşünüyordum. Ama iş yoğunluğu, yorgunluk gibi bahaneler yaratıp blog işini hep ertelemiştim. Sonra bu iş böyle olmaz, iş dışında bir şey yapmamaktan kendini kurtar dedim. Karar aldım, blog yazacaktım. Bu sefer de hangi alanda yazsam diye düşünerek vakit kaybetmeye başladım. Tek bir alanda yoğunlaşmak istemiyordum, çünkü benim ruhuma tekdüzelik hiç uymuyor. Bunun üzerine benim blogum da "Hayattan Keşifler" olsun dedim. Belki çok basit keşifler, fakat kendimde ya da etrafta gördüğüm minik de olsa eğlenceli, hoş keşifler... Hadi hayatımdaki keşiflerin ilk bölümüne hoşgeldiniz... :)


Geçen hafta, yani 27 Temmuz 2013 Cumartesi günü boncuk alıp bileklik yapacağım dedim. Eminönü'ne gitmek yaz sıcağında zor geldiği için Maltepe'de bir yer bulmaya karar verdim ve buldum. Boncuklarımı aldım ve hemen işe yumuldum. Öyle kafa dağıtıcı ve huzur verici bir şeymiş ki bunu 26 yaşımda keşfettiğim için de bir bakıma üzüldüm. Bir oturuşta 8 bileklik yaptım. Kendimi resmen durduramıyordum :) Bir şey yaratabilmek ne güzel duyguymuş. Şimdi bu 1 haftalık sürece fotoğraflarla bakalım :)


Bu boncuk aşkı nasıl mı başladı??? Adana'da Hürriyet Reklam'da çalışan arkadaşım sağolsun. Bana bileklik yapıp gönderdi. Bileğimden çıkartmaz oldum. O bilekliğe baktıkça içim açıldı açıldı vee kendimi keşfettim:) Bu keşfimden dolayı Nazlıcığıma çoook teşekkür ederim. İşte Nazlımın bana küçük ama çoook değerli armağanı...


27 Temmuz 2013 Cumartesi günü Eminönü'ne gidemem diye söylenip Maltepe Minibüs Caddesi üzerinde bulduğum "Nevzat İş Merkezi" içerisindeki "Maltepe Boncuk Evi" ! Burada kendimi kaybettiğim doğrudur :)


İçeri girdiğimde kendimi kaybetmiştim ki, anneannemin "Kızım sen daralırsın bence abartma" sözünü duyarak kendime geldim. Haklıydı, ben öyle incik boncuk işlerinden daralırdım :) İlk aşamada bunları almaya karar verdim !


Eve geldiğim gibi yumuldum boncuklara... Bir şey bildiğim de yok bu konuda, fakat çok biliyormuşum gibi başladım ! Büyük bir ciddiyetle yapıyorum bileklikleri :) bir iki, bir iki derken oldu mu sana 8 bileklik... Ben bile şaştım :))


Ee tabii her şeyi yapmışken biricik nişanlımın adını yapmadan olmayacaktı. Çocukça falan ben yine de yaptım ve çook eğlendim :) Sonra ne mi oldu??? Şekil A'da görüldüğü gibi;


Evet, tahmin ettiğiniz gibi "Maltepe Boncuk Evi"ne bir kez daha gittim. Bu sefer ne beğensem hepsinden almaya başladım. Boncuk evinin sahibi baktı ki ben çok ilgiliyim beni takı yapımıyla ilgili bilgilendirdi bile ;) İyiki de bilgilendirmiş, ortaya muhteşem şeyler çıkmaya başladı :)



Bana bu da yetmedi. Google'da araştırdım, özellikle inanılmaz yüksek fiyatlara satılan sırf boncuktan oluşan takıları incelemeye. Eh incele modeli düşün çıkart kafanda oluştur derken Maltepe'deki diğer mağazaya gitmek de bana farz oldu :) İşte soluğumu aldığım yer, "Bengü Takı"...


Buradan daha farklı şeyler aldım, artık işi profesyonelliğe doğru götürmek istiyordum...



Eve döndüğümde yeniden bir bileklik yapmaya karar verdim ve bana en çok mutluluk veren bilekliğimi yaptım:)


Her gün yeni bir şeyler deniyorum, yani son 1 haftadır böyle...Her gün kafamı boşaltacak bir renklilik katıyorum. Bir yandan çok az parayla birçok bilekliğim oluyor...Diğer yandan bir şeyler üretme hissi insana mutluluk getiriyor...Ve özellikle de çevrendeki insanların beğenmesi...Sevdiğin birine kendi elinle yaptığın bir şeyi hediye etmek ve onun gözlerindeki ışıltıyı görmek...Sırf bunun için bile değer...

Ben kendimi monotonluktan kurtarmakla kalmadım, 26 yaşımda kendimi keşfettim... Ev - İş - Uyku üçgeninde geçen hayatımı sildim...Yeni bir başlangıç yaptım...Ve şunu anladım... Psikoanaliz üzerine kitaplar, Secret tarzı evrene mesaj gönder kitapları vb hepsini at bir kenara, sana tavsiyemdir ! Sana mutluluk katacak bir amaç - araç bul ! Bak o zaman bir tane para tuzağı kitaba ihtiyaç kalıyor mu :)

İlk yazımdı... Nice farklı keşif yazılarına... Ve o yazılarla devam edecek takı vb gelişimlere :)

Herkese hayattan bol keşifler diliyorum...

SED.



"Hiç kimse geriye gidip yeni bir başlangıç yapamaz, ama bugün yeni bir son yapıp yeniden başlayabilir. M. Robinson"